Ana içeriğe atla

WITTGENSTEIN'A GÖRE-WITTGENSTEINCA


 A


Açımlama: Temel imleri kapsayan tümce.
Ad: 1.Tümcede kullanılan yalın imlerdir. 2.Temel im.
Adın İmlemi: Nesne

B

Bağımsız Tümceler: Birbirleriyle hiçbir ortak doğruluk kanıtlaması olmayan tümceler.
Belirleme: 1.Simgelerin betimlenmesi. 2.Değişkenin yerinr geçtiği betimleme türü.
Biçim: İçsel bağlantılar yoluyla düzenlenen diziler.

Ç

Çelişme:  1.Hiçbir tümcenin bir başka tümceyle ortaklaşa sahip olmadığına sahip olan tümcelerin ortaklaşa sahip olduğu şey. 2.Tümcelerin en dış sınırı.

D

Dil: Tümcelerin toplamı.
Dile Getiriş: 1.Tümcenin anlamını niteleyen parçası. 2.Tümcenin anlamının özüne ilişkin olarak tümcelerin aralarında ortaklaşa sahip olabildikleri şey. 3.Simge.
Doğruluk İşlemleri: Temel tümcelerin doğruluk işlevleri, dayanakları temel tümceler olan işlemlerin sonuçları olan işlemler.
Doğruluk İşlevleri: Sonlu sayıda doğruluk işleminin temel tümceler üzerindeki ilerlemeli uygulanmasının sonuçları.
Doğru Tasarım: Anlamın gerçeklik ile uyuştuğu tasarım.
Dünya: 1.Olduğu gibi olan şey. 2.Olguların toplamı. 3.Şeylerin toplamını oluşturmayan olgu toplamları. 4.Mantıksal uzam içindeki olgular. 5.Var olan olgu bağlamlarının toplamı. 6.Toplam gerçeklik. 
Dünya Tasarımı: Doğru düşüncelerin toplamı ile kurulan tasarım.
Düşünce: 1.Olguların mantıksal tasarımı. 2.Anlamlı tümce. 3.Uygulanmış,düşünülmüş tümce imi.
Düşünülebilir Olgu Bağlamı: Tasarımı kurulabilen olgu bağlamı.

E

Eşitsizlikler: 1.Sözde tümceler. 2.Matematiğin tümceleri.

G

Gerçeklik: 1.Olgu bağlamlarının var olmaları. 2.Olgu bağlamlarının var olmamaları.

İ

İçsel İlişki: Tümcelerin yapılarının birbirleriyle birarada durduğu ilişki biçimi.
İçsel Nitelik: 1.Bir nesnenin sahip olmaması düşünülemez olan niteliği. 2.Olgunun herhangi bir çizgisi.
İm: Simgesel duyusal olarak algılanabilen şey.
İşlem: 1.Bir olayın sonucunun ve dayanaklarının yapıları arasındaki herhangi dile getirilişi. 2.Bir tümceden bir başka tümcenin yapılabilmesi için birincisinin başından geçmesi gereken olay. 3.Temel tümce. 
İşlemin İlerlemeli Uygulaması: Bir işlemin kendi sonucu üzerinde sürekli olarak uygulanması durumu.
İzdüşüm Yöntemi: Tümce anlamının düşünülmesi.

M

Mantık: 1.Öğreti olmayan. 2.Dünyanın ayna tasarımı.
Mantığın Araştırılması: Bütün yasallığın araştırılması.
Mantıksal Biçim: Gerçekliğin biçimi.
Mantıksal İşlem İmleri: Noktalama işaretleri.
Mantıksal Olgular: Bütün olanaklar.
Mantıksal Sabit: 1.Bütün tümcelerin doğaları gereği birbirleriyle ortaklaşa sahip oldukları şey. 2.Tümcenin genel biçimi. 3.Tümcenin özü.
Mantıksal Tasarım: Tasarım olma biçimi mantıksal biçim olduğunda meydana gelen tasarım.
Mantıksal Yer: Tümcelerin mantıksal uzamda belirlendiği yer.
Mantıksal Zorunluluk Bağlantısı: Bilme ile bilinen arasındaki bağlantı.
Mekanik: Dünya betimlemesi için gereksediğimiz bütün doğru tümceleri tek bir tasarıya göre kurma denemesi.

N

Nesne: 1.Belirgin olan. 2.Var olan. 3.Biçimlenme. 4.Değişken olan. 5.Kalıcı olmayan. 6.Adın imlemi. 7.Yalın olan. 8.Renksiz olan. 9.Olan. 10.Şey.
Nesnenin Biçimi: Nesnenin olgu bağlamlarında yer almasının olanağı.
Noktalama İşaretleri: Mantıksal işlem imleri.

O

Olasılık: Genelleme.
Olasılık Tümcesi: Başka tümceleri  imbiklenmiş bir özeti.
Olgu Bağlami: 1.Nesnelerin bir bağlantısı. 2.Nesnelerim karşılıklı biçimiyle kurulan bağlam.
Olgu Çizgileri: Olgunun iç nitelikleri.
Olgu Bağlamının Oluşturucu Öğesi: Şey için özsel olan.
Olgu Bağlamının Yapısı: Nesnelerin olgu bağlamında birbirleriyle bağlantı içinde bulunmalarının tarzı. 
Olumlu Olgu: Olgu bağlamlarının var olması.
Olumsuz Olgu: 1.Olgu bağlamlarının var olmaması. 2.Var olan olgu bağlamlarının toplamının belirlenmesi.
Olgunun Yapısı: Olgu bağlamlarının yapısının oluşturduğu yapı.

S

Sahici Ad: Nesneyi imleyen bütün simgelere ortak olan ad.
Sayı: Bir işlemin açılımı.
Sayı Kavramı: 1.Bütün sayılara ortak olan. 2.Sayının genel biçimi. 3.Değişken sayı.
Sayısal Eşitlik Kavramı: Bütün özel sayısal eşitliklerin genel biçimi.
Sıfırlama Yöntemi: Mantıksal tümceleri, onları hiçbir şey söylemeyen tümceler içinde biraraya getirerek tümcenin mantıksal niteliklerini ortaya koyma yöntemi.
Simge: 1.Tümcenin anlamını niteleyen parçası. 2.Dile getiriş.
Sözde Tümceler: Eşitsizlikler.

T

Tam Çözümlenmiş Tümce: Tümcenin içinde düşüncenin dile getirildiği durumlarda düşüncenin nesnelerinin tümce iminin öğelerinin karşılanması.
Tanım: 1.Bir dilden bir başkasına çevirinin kuralları. 2.Bir im kuralı.
Tasarım: 1.Gerçekliğin bir taslağı. 2.Tasarım öğelerinin birbirleriyle belirli bir tarzda bağlantı içinde olarak kurdukları yapı. 3.Bir olgu çeşidi.
Tasarımın Anlamı: Tasarımın ortaya koyduğu şey. 
Tasarlama Biçimi: 1.Tasarımın öğelerinin bağlamının olanağı. 2.Şeylerin aralarında, tasarımın öğelerinin aralarındaki gibi bir bağlantının bulunmasının olanağı.
Tasarımın Doğruluğu: Anlamın gerçeklik ile uyuşmasından oluşan doğruluk.
Tasarımlayıcı İlişki: Tasarım öğeleri ile şeylerin karşılıklı konumlarından oluşan ilişki.
Tasarım Öğeleri: Tasarımın içinde nesneleri karşılayan öğeler.
Tasarımın Yanlışlığı: Anlamın gerçeklik ile uyuşmamasından oluşan yanlışlık.
Tasarımın Yapısı: Tasarımın öğelerinin birbirleriyle belirli bir tarzda bağlantı içinde olmaları ile şeylerin öyle bir bağlantı içinde olduklarını ortaya koyan bağlam.
Temel Tümce: 1.Adların bağlamı. 2.Adların zincirlemesi. 3.Tümcenin doğruluk kanıtlamaları.
Temel Tümcenin Doğruluk Olanakları: Tümcelerin doğruluk ve yanlışlık koşulları.
Töz: 1.Olduğu gibi olandan bağımsız olarak olandır. 2.Biçim. 3.İçerik.
Tümce: 1.Gerçekliğin bir tasarımı. 2.Gerçekliğin biz onu nasıl düşünüyorsak öyle bir taslağı. 3.Bütün temel tümcelerin toplamından çıkan her şey. 4.Temel tümcelerin genellemeleri. 5.Temel tümcelerin doğruluk işlevi. 6.Temel tümcelerin doğruluk olanaklarıyla uyuşmasının ve uyuşmamasının dile getirilişi.
Tümcenin Anlamı: Olgu bağlamlarının var oluş ve var olmayış olanaklarıyla uyuşması ve uyuşmamasıdır.
Tümce Değişkeni: Dile getiriş içinde bütün tümcelerin biçimlerini varsayar. Bir tümce, sınıfına ortak niteleyici işarettir. Öyleyse, nitelediği tümcelerin genel biçimi yoluyla ortaya konur. Ve bu biçim içinde de dile getiriş sabit, bütün geri kalanlar da değişken olacaktır. Dile getiriş, öyleyse, değerleri bu dile getirişi kapsayan tümceler olan bir değişken ortaya konur. Sınır durumunda değişken sabit haline, dile getiriş tümce haline gelir. Böyle bir değişkene tümce değişkeni denir.
Tümce Değişkeninin Değerlerinin Birlenmesi: 1.Ortak işaretleri değişken olan tümcelerin verilmesi. 2.Ortak işaretleri değişken olan tümcelerin birlenmesi.
Tümcelerin Doğruluk Temelleri: Tümceyi doğrulayan doğruluk kanıtlamalarının doğruluk olanakları.
Tümcenin İçeriği: Tümce imini oluşturan öğelerin, sözcüklerin onun içinde birbirleriyle belirli bir tarzda bağlantılı olmaları.
Tümce İmi: 1.Düşünceyi dile getirmemize yarayan im. 2.Tümcede dünya ile izdüşümsel ilişki kuran im. 3.Bir olgu çeşidi. 
Tümcenin Özsel Çizgileri: Tümceye anlamını dile getirme yeteneğini sağlayan şey.
Tümcenin Raslantısal Çizgileri: Tümce iminin ortaya konuşunun özel tarzından ileri gelenler.

Y

Yalın İmler:  Düşüncenin nesnelerinin tümce iminin öğelerinu karşıladığı tümce içindeki özel dile getiriş tarzı.
Yanlış Tasarım: Anlamın gerçeklik ile uyuşmadığı tasarım.
Yineleme: 1.Ortaklaşa hiçbir şeye sahip olmayan bütün tümcelerin ortaklaşa sahip oldukları. 2.Tümcelerin özsüz ortak noktası. 3.Mantığın tümceleri.

KAYNAKÇA

Wittgenstein, Ludwig. (2013). Tractatus Logico-Philosophicus. (Oruç Aruoba, Çev.). İstanbul: Metis Yayınları/7.Basım, Ekim.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

N’OLA Kİ BU ORTODOKSLUK? ECE AYHAN’IN ORTODOKSLUKLAR’I ÜZERİNE

 GİRİŞ İkinci Yeni şiiri, şiirde anlamı düzyazıdan olabildiğince uzaklaştırmak isteyen, bundan dolayı da şiirde dizeden ziyade kelimeye yoğunlaşan bir poetik duruşa sahip bir akımdır. Cemal Süreya, ‘’Çağdaş şiir geldi kelimeye dayandı.’’ der. Bilindiği üzere bir kelimenin anlamı, bir bağlam içerisinde kullanıldığı zaman geçerlidir. Kelime ise, bağlamı dışında anlamsızdır. Fakat İkinci Yeni şiiri, birbirinden bağımsız, anlamsız kelimeleri kullanır. Böylece yerel ve bir bakıma da evrensel eski şiir anlayışının mısraya dayalı yapısına karşı çıkar. Alışılmış sözdiziminden uzaklaşır, bağlama dışsal olan kelimelerin kullanımını tercih eder. Yukarıdaki açıklanan yeni şiir düsturunu İkinci Yeni şiiri içerisinde hiç şüphesiz en uç biçimde kullanan şair, Ece Ayhan’dır. Ece Ayhan’ın şiiri eleştirmenlerce, şaşırtıcı, kapalı ve anlamsız olarak yorumlanır. Ece Ayhan ise, poetikasına yöneltilen bütün bu eleştirileri bertaraf edecek şekilde şiirinin hermetik olduğunu söyler. Ece Ayhan iç

ÖLMÜŞ BİR KADININ EVRAK-I METRUKESİ’NDE ÖEDİPAL KARMAŞA

Pöpüler aşk romanlarının yazarı olarak tanınan Güzide Sabri, " Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi’’ nde yasak aşk konusunu ele alır. Romana oldukça otobiyografik öğeler adapte eden yazar, romanda romantik olana temayül eden son derece hassas, kırılgan bir kadının hatıralarını kaleme alır. Romanın ilk baskısının yapıldığı tarihteki hâkim edebi bakış açısı romanın üslubunda ve yazılma nedeninde etkili olan başat unsurlardan biridir. Güzide Sabri, genellikle romanlarını aşk acısı çeken ve bundan dolayı ölüme mahkûm edilen karakterler etrafında şekillendirir. Bu açıdan ‘’Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi’’ nde yazarın külliyatında bir devamlılık sağlar. Ancak roman, yazarın diğer romanlarına nazaran psikolojik arka planın toplumsal olanla bağdaşımının en yoğun yaşandığı romanıdır. Romanda aşk acısı çeken, annesiz ve babasız büyümüş bir kadının toplumsal olana karşı bir benlik inşa etme süreci verilir. Fakat bu süreç toplumsal düzlemde sürekli olarak kesintiye uğ

TÜRK EDEBİYATINDA BİR FLÂNEUR İZLEĞİ OLARAK YUSUF ATILGAN'IN AYLAK ADAM ROMANI ÜZERİNE BİR DERLEME

"Ben babamın yuvarladığı çığın altında kaldım." (Nilgün Marmara-Defterler) Giriş Flâneur bir kent gezginidir.En ücra köşelerine kadar metropolü arşınlar ve modern hayatın bütün görünümlerini müthiş bir aşkla gözlemler,ayıklar ve hafızasının arşivine kaydeder.Kalabalıklarda barınır,kalabalıklarla nefes alıp verir,kalabalıklara mest olur,tebdil-i kıyafet gezer.Kimse onu fark etmez; o ise herkesi fark eder.  İnsan sarrafıdır.Modern hayatın kahramanlarını o seçer.Ve kahramanları aynı zamanda yoldaşları olur.Flâneur kılıktan kılığa girerken onda erimez,aksine her defasında bireyselliğini yeniden pekiştirir.Bir dedektif gibidir,kalabalığın peçelediği izleri sürer. Flâneurün meziyetlerini 19.yüzyılün Larousse Ansiklopedisi de takdirle kaydeder; gözleri fal taşı gibi açık,kulağı kiriştedir.Kalabalıkları sürükleyen şeylerle ilgilenmez; derdi bambaşkadır, rastgele işittiği bir laf sayesinde akla hayale gelmeyecek bir kişiliği hayat onun önüne seriverir. Tıpkı karşılaştığı s