Ana içeriğe atla

Kayıtlar

MACBETH'İN HANÇERİ: TRACTATUS VE MACBETH'İN FENOMENAL BAĞINTILARI

Kelimeler tek başlarına tümce içerisinde bağlamları olmadan askıda kalırlar. Bu şekilde sadece birer işaret nesneleridir. Anlam içerisinde var olabilmeleri için ya da onu var edebilmemiz için birbirlerini tamamlayıcı peş peşe gelen sıralamalara ihtiyaç duyarız. Dil, bunu zihnimiz için mümkün kılar. Çünkü dil, zihnin ürettiği yapılanma parçalarını dışa vurur. Dış dünyadaki nesneler, reel gerçeklikler dilin birer uydurmaları, bu halleri ile birer imlemdirler. Bu işleme üzerine kurulan dil, genel anlamıyla dil değil, artık bir "im dili"dir. Nesnenin gerçekte ne olduğunu ise iddia edemeyiz. Çünkü nesneleri dil dışında ifade edemeyiz, sadece uzay boşluğundaki olguların reel gerçekler olarak yansımalarını algılarız. Wittgenstein, Tractatus Logico-Philosophicus'ta bu durumu şu şekilde özetler: "Tümcenin olanaklılığı, nesnelerin imlerce temsil edilmeleri ilkelerine dayanır. Benim temel düşüncem mantıksal sabitler bir şey temsil etmezler. Olguların mantığı temsil

TÜRK EDEBİYATINDA BİR FLÂNEUR İZLEĞİ OLARAK YUSUF ATILGAN'IN AYLAK ADAM ROMANI ÜZERİNE BİR DERLEME

"Ben babamın yuvarladığı çığın altında kaldım." (Nilgün Marmara-Defterler) Giriş Flâneur bir kent gezginidir.En ücra köşelerine kadar metropolü arşınlar ve modern hayatın bütün görünümlerini müthiş bir aşkla gözlemler,ayıklar ve hafızasının arşivine kaydeder.Kalabalıklarda barınır,kalabalıklarla nefes alıp verir,kalabalıklara mest olur,tebdil-i kıyafet gezer.Kimse onu fark etmez; o ise herkesi fark eder.  İnsan sarrafıdır.Modern hayatın kahramanlarını o seçer.Ve kahramanları aynı zamanda yoldaşları olur.Flâneur kılıktan kılığa girerken onda erimez,aksine her defasında bireyselliğini yeniden pekiştirir.Bir dedektif gibidir,kalabalığın peçelediği izleri sürer. Flâneurün meziyetlerini 19.yüzyılün Larousse Ansiklopedisi de takdirle kaydeder; gözleri fal taşı gibi açık,kulağı kiriştedir.Kalabalıkları sürükleyen şeylerle ilgilenmez; derdi bambaşkadır, rastgele işittiği bir laf sayesinde akla hayale gelmeyecek bir kişiliği hayat onun önüne seriverir. Tıpkı karşılaştığı s

BİR RUH İNKİLÂBI: SÂMİHA AYVERDİ’NİN ROMANLARINDA AŞKIN KARAKTER OLUŞUMUNDAKİ ETKİSİ

‘’Bence hayatta gâye ne muharrirlik ne sanatkârlık ne âlimlik, ne kâşifliktir. En büyük hüner, iyi insan olabilmektir.’’ Sâmiha AYVERDİ  Giriş Bildungsroman protagonistin karakter oluşumu ve kendini gerçekleştirmesini konu edinen bir roman tekniğidir. Wieland tarafından kaleme alınan ve 1766 tarihinde yayımlanan Agathon’un Hikâyesi (Geschichte des Agathon) Bildungsroman tekniğinde kaleme alındığı kabul edilen ilk örnektir. Edebiyat teorisyenlerince Bildungsromanın ilk mütekâmil örneği Goethe tarafından kaleme alınan 1795 tarihinde yayımlanan Wilhelm Meister’in Çıraklık Yılları (Wilhelm Meisters Lehrjare) romanıdır. Bildungsroman, Almanca’dan Türkçeye oluşum romanı, eğitim romanı, gelişim romanı ve kendini gerçekleştirme romanı gibi farklı şekillerde tercüme edilmiştir.   Aytaç’a göre Bildungsroman ‘’ Kahraman kültürle belirlenmiş bir çevrede öğrenme ve deneyimlerle düşünsel ve ruhsal yetileri yüksek karakterli ve uyumlu bir bütün oluşturacak şekilde geliştirilerek belli b